5 Şubat 2010 Cuma

İLK KAR YAĞDIĞINDA

Her seferinde böyle bir duygu; çocukça bir sevinç, pırpır atan bir yürek, anında pırıl kesilen gözlerim ve aydınlanan simam. Nedeni, ilk kar düştüğünde penceremin dışındaki görüntüye.
Çok kısa sürse de mutluluk, çağıl olur bulur hücrelerimin en köhnemiş, körelmiş, unutulmuş her birinde. Çocukluk miraslarından biri olmalı. Örselenmiş iyice üstelik. Kaçak kalmış, gizlenmeyi başarmış, sığınıp korunmuş, içimde bana emanet olmuş da bilmeden, onca yıllar boyunca…Onca yıllara rağmen! Yoksa benim suçum değil!… Hiç değil! Kalmış işte, içimde gizlenmiş, ruhumla birlikte sarılıp sarmalanmış ve hala taptaze…Çocukluğumun mirası kalmış bana.
Dedim ya, benim suçum değil hiç!... Dışarıda ilk kar yağışında ben böyle en yüksek voltajdaki, en yüksek vat ampul misali aydınlık! Bir ufak çığlık, frenlenmiş boğazımda! Penceremin iç tarafında ben sıcacık, sevince durmuş içimdeki çocukla! İlk kar yağdığında hep böyle…Ama hep böyle…An meselesi de olsa.

Penceremin dışındaki soğuk hayat, hafiften keder olup da işlememiş henüz duygularıma bir süre, beklemeye yatmış sanki; ne de olsa sabah mahmurluğu. Isınamayanların, tüm üzgünlükleri basmamış daha üstüme. İzin ister gibi ruhum, suça ortak olması için bahane olup da çocuk mirasımın bana bıraktığından. Bilinç altım direniyor beni korumakta, ısrarla. Biraz hoşgörü, şu anımın sevincek olmuş durumundan. Biraz daha ne olur, biraz daha sürsün penceremin içindeki sıcacık mutluluk içimde. Aklım düşmesin hemen aceleyle penceremin dışındakilere…İlk karla birlikte ısınmanın mümkün olmadığı yerlerdeki buz tutmuş ellere. Biraz izin, biraz hoşgörü, hatta tanrıdan biraz torpil anlık sevince durmuş yüreğime…Razıyım tanrım, sadece saniyeler için olsa bile.
ERGÜLDEN